23 Mayıs 2013 Perşembe

Gran Canaria de Las Plamas

Yolumuz bu kez kıta Avrupa'sının biraz dışına düştü. Kanarya Adalarının en büyüğü olan Gran Canaria'dayız. İşin ilginç yanı, buraya gelene kadar, pek çok insan gibi, bu takım adalarının isminin bildiğimiz Kanarya'dan geldiğini sanıyordum. Ancak çok ilginç bir şey öğrendim, adaların adı Latince Canis, yani köpek kelimesinden türemiş ve Gran Canaria'da ''Büyük Köpekler Adası'' manasına geliyormuş meğer.


Yola çıkmadan önce kime Kanarya Adaları'na gittiğimi söylesem kafalarında kumda yatıp güneşlenen bir insan tasarladılar muhtemelen, fakat durum hiç de beklediğimiz gibi olmadı, olamadı. Çünkü kaldığımız üç gün boyunca hava hep kapalı ve oldukça serindi. Oysa bu adalar yıl boyunca ılıman bir iklime sahip olmalarıyla biliniyorlar ve söylendiğine göre senede birkaç kere yağış alıyormuş. Biz o birkaç kereden birini yakalayacak kadar şanslıydık(!)


Yola çıkmadan önce şu yukarıda görülen resim gibi bir ada beklentisi vardı bende nedense, ki bu resim de zaten adanın güney ucundaki Maspalomas plajında çekildi. Fakat bazı kısımlar hariç ada genellikle kıraç bir yapıya sahip. Bu da muhtemelen, az önce bahsettiğim gibi fazla yağış almamasından kaynaklanıyor, zira adada palmiye dışında bir ağaç görmek nerdeyse imkansız. 



Maspalomas, adanın turistik tesislerinin ve büyük otellerinin bulunduğu güney ucu. Bir çıplaklar plajına da ev sahipliği etmekte. Ayrıca öğrendiğime göre Gran Canaria gay'lerin büyük oranda tercih ettiği bir tatil yeri. Çünkü burada kimse onları rahatsız etmiyor ve huzur içinde tatil yapabiliyorlar. 




Maspalomas'da en dikkate değer şey bence kum tepeleri. İnsan kendini okyanusun ortasında bir adada değil de Sahra Çölünde gibi hissediyor, hatta bu hissi tam olarak yaşamak isteyenler için develer ile safari turları bile düzenleniyor.



Las Palmas ise turistik bir yerden çok, büyük bir sahil şehri gibi, hatta bana biraz İzmir'i anımsattı. 
Şehrin büyük meydanında katedral ve belediye binası karşılıklı durmakta. Meydan biraz Meksika-Kalifornia ekseninde geçen kovboy filmlerinin dekorlarına benziyordu sanki.


Bir diğer ilginç bilgi ise, Cristof Colomb'un Amerika'yı keşfetmek üzere yola çıktığı büyük yolculukta, uğradığı ve kaldığı son kara parçasının Las Palmas olması. Yukarıda görülen ev de onun kaldığı ev, bu yüzden ''Colomb Evi'' diye anılmakta.

Ve tabii ki meydanda bulunan, adanın ismiyle müsemma köpek heykelleri...


Yemek kısmına gelince... Yurt dışına çıktıklarında yiyecek bulma konusunda sıkıntı yaşayan Türk gezginler ve tursitler açısından oldukça renkli bir mutfağa sahip bu adalar. Çünkü hem İspanyol hem Fas etkisi mevcut gibi geldi bana. Bir İspanyol klasiği olan Paella'dan kalamara, Küba tarzı, kızartılmış muzla süslenen prinç pilavından bizim çok alışık olduğumuz sebze çorbalarına kadar her tür zevke uygun seçenekler mevcut, burada aç kalmak için gerçekten mızmız bir insan olmak gerek...